Bu Blogda Ara

19 Mayıs 2017 Cuma

SANATSAL UYUM




Uyum



Bütünü meydana getiren ilgili öğelerin/parçaların kendi aralarındaki iletişimi.  “Armoni, kompozisyondur.” Müzikten ödünç alınan bu terim, resim unsurlarının tatmin edici veya hoşa gidecek biçimde düzenlendiği duygusunu dile getirir.



“Estetik” kelimesi Yunanca “aisthesis” veya aisthanesthai” kelimelerinden gelir. Duyum, duyular, algı, duygu ile algılamak gibi anlamlar taşır. Bu kelimelerden çıkarılabilecek olan, estetiğin, duygusallığın sağladığı bilgilerin bilimi olmasıdır.

Sanat eseri
Aslında bir sanat eserini meydana getiren, daha doğrusu sanat olgusunu çıkaran üç unsur vardır: Sanatçı, sanat eseri ve sanat eserini anlayıp takdir eden kişiler (alımlayıcı).
Sanat eserini meydana getiren kişilere sanatçı, sanat eserine estetik obje, sanat eseriyle estetik ilgi kuran kişilere de estetik süje denilir.
Sanatçıyı diğer insanlardan ayıran, onun kişiliğidir. Onun hayal kurma gücü, duyarlığı, duygululuğu, çağrışım zenginliği, gerilim sürekliliği ve sabrı gibi özellikleridir.
Sanatçı doğada gördüklerini gerek şekil, gerek renk, ses ve gerekse anlat ım olarak aynen taklit eden kişi değildir. Onun görüşü başkadır, seçişi ve anlatışı başkadır. Sanatçı yansıtan değil, yaratan kişidir.
Bazı kişiler sanatın bireyselliğine, psikolojik özellik ve güçlerine önem vermişler; sanatçıları olağanüstü kişiler olarak nitelemişler; hattâ bazılar ı sanatçıları insanüstü kişiler ve dâhiler olarak görmüşlerdir. Ama bazıları da onların üzerinde çevrenin etkisini, toplumun ve eğitimin etkisini vurgulayarak, onları, çevrenin değişik bir aynası olarak görmüşlerdir.
Sanat eserleri, sanatçıların ortaya koydukları estetik objelerdir. Bir heykel, bir tablo, bir beste, bir bina, bir şiir, roman v.s. sanat eseridirler. Sanat eserlerinde, onları estetik obje haline getiren bazı özellikler vardır. Biz buna estetik değer diyoruz. Yani eğer bir eserin estetik bir değeri varsa, o eser sanat eseri olabilir.
Sanat eseri deyince, sanatın bütün alanlarında verilmiş ve estetik değeri olan eserleri saymak gerekir. Belli başlı sanat alanları ise şunlardır :
  • Resim, grafik ve plastik sanatlar
  • Müzik
  • Mimarlık
  • Edebi sanatlar, roman, hikaye, şiir, tiyatro eserleri
  • Sinema – Tiyatro sanatları ve dans
Verdiği eserler bakımından sanat ile zanaatı da birbirlerinden ayırmak gerekir. Zanaat, faydaya dayalı ürünler ortaya koymaya denir. Sanatta faydadan ziyade sanat kaygısı egemendir; belli bir menfaat sağlamak amacıyla yapılan eserler daha ziyade zanaat eserleridir.


TABLODA RENK UYUMU




Işığın cisimlere çarptıktan sonra gözümüzde bıraktığı etkiye renk denir. Işık bir cisme çarptığında cisim ışığın içindeki 7 renkten birisini emer diğerlerini yansıtır.
Ve biz cismi yansıttığı renkte görürüz.Bu yüzden siyah ve beyaz renk olarak kabul edilmez;siyah 7 rengin hepsini emer beyaz ise hepsini yansıtır.Renklerin koyuluk açıklıkları(Valör) da ışıkla ilgilidir.
Bu 7 renk;
Sarı,kırmızı ,turuncu,mavi,yeşil,mor,lacivert.



ANA RENK: Bu renklerden Mavi,Kırmızı,Sarı ana renktir. 
Bu renkler karıştırılarak bulunmaz.Bu üç ana rengi değişik oranlarda birbirine karıştırarak doğadaki bir çok rengi bulabiliriz.

ARA RENKLER: Ana renkleri birbirine karıştırarak bulunan
renklerdir.Sarı-kırmızı=Turuncu,Sarı-Mavi=yeşil,mavi- kırmızı=mor.
Yalnız mor'u bulmak için mavi ve kırmızı eşit oranda karıştırılmalıdır.Kırmızısı çok olursa Erguvan, mavisi çok olursa Lacivert bulunur.

ZIT RENKLER(kontrast):Zıt renkler birbirlerini tamamlarlar yanyana kullanıldıklarında birbirlerini değerlendirerek resme canlılık katarlar.Bunun doğada da örnekleri çoktur.Yeşil yaprakların arasında kırmızı güller,yeşil
ağaçlar arasında kırmızı çatılı bir ev,güneş batarken mavinin içinde turuncu güneş vs.Zıt renklerden birisi diğerine karıştırılırsa karıştığı rengin parlaklığını kırar.

KOMŞU RENKLER:2 ana renk birbirine karıştırdığımızda çıkan renkle komşu olurlar.
Sarı-mavi-yeşil, 
sarı-kırmızı-turuncu,
mavi-kırmızı-mor komşu renkler.

RENK ARMONİSİ:Renklerin değişik biçimlerde yanyana gelmesi değişik armoniler ortaya çıkarır.Bu düzenlemeler günlük yaşamımızda da karşımıza çıkar,evimizi boyarken, giyinirken,bir dekor hazırlarken.Üç çeşit renk uyumu vardır.

1-TON UYUMU:Tek rengin tonlarıyla yapılan uyumlardır.
2-YAKIN RENKLER UYUMU:Komşu renklerle yapılan
uyumdur
3-ZIT RENKLER UYUMU:Birbirine zıt renklerle kurulan
uyum. Daha önce de değindiğim gibi resim çalışmalarnda daima benzerlikler,simetri bozulur.Burada da zıt renklerden birisi daha çok kullanılır..

SICAK VE SOĞUK RENKLERYapılan incelemeler sonucunda, bütün renkler üzerimizde bıraktıkları erki ve yarattıkları havaya göre başlıca iki grupta toplanırlar:

1. SICAK RENKLER:Sıcak renkler, bize ateşi ve sıcaklığı hatırlatan ve yansıtan renklerdir. Bunların başlıcaları; kırmızı, sarı ve turuncudur. Ayrıca bu renklerin değişik tonlarda karışımından meydana çıkan: Altın sarısı, kayısı ve bal rengi, şarap kırmızısı, pembe, vişne çürüğü, zeytin yeşili, kahverengi gibi renkler de “sıcak renkler” dendir.
Sıcak Renklerin Özellikleri:
Sıcak renkler; aktif olup canlı, tahrik edici ve gösterişli bir özelliğe sahiptirler. Bir oda dekorasyonu na canlılık ve çeşni verirler. Bir yeri aslından daha küçük gösterirler. Sıcak renkler, soğukta ve serin yerlerde kullanılırsa sıcaklılık ve canlılık verirler. Fakat sıcak ortamda kullanılırsa, bunaltıcı ve rahatsız edici bir etki yaratırlar.

2. SOĞUK RENKLER:Soğuk renkler bize soğukluğu ve serinliği hatırlatan renklerdir. Mavi, mor ve mavi ile yeşil tonu taşıyan renkler üzerimizde bir serinlik ve sakinlik hissi yarattıklarından bunlara “Soğuk renkler” denilmektedir. Bu cümleden olmak üzere; gök mavisi, deniz mavisi, çivit mavisi, Türk mavisi, nefti menekşe rengi ve leylak rengini sayabiliriz. Sıcak ve soğuk renklerin sınırı, yeşil ile kırmızı-mor renklerden geçmektedir. Burada yeşil renk, kritik yerdedir. Bunun için, yeşil renk; yerine göre sıcaklık veya soğukluk etkisi yaratır: Şayet yeşil renkte, sarı renk ahengi üstünse “sıcak” mavi renk etkisi üstünse “soğuk” renk grubuna dahil olur. Bunun için, mor ile kırmızı arasındaki renkler de aynı özelliği gösterirler. Beyaz renkte de soğuk renklerin karakteri olduğundan bu da aynı gruba dahil olmaktadır.

Soğuk Renklerin Özellikleri:Soğuk renkler, insanın üzerinde hoş serin, dinlendirici ve tazelik verici etkileriyle göze çarparlar. Dolayısıyla istirahat ve sakinlik ihtiyacımızı karşılarlar. Bu renkler; bir yeri aslından daha büyük gösterirler. Yazın sıcakta kullanılırsa serinlik ve rahatlık hissi verirler. Fakat soğukta kullanıldığında üşütücü ve soğuk bir hava yaratırlar.
Odalarımızın ve mobilyaların, kullanılış durumları ile özellikleri, mevsimler göz önünde bulundurularak; her iki grupta bulunan renkleri kullanmak en uygunu, en doğrusudur. Sıcak ve soğuk renkler bir arada kullanılmayıp, ayrı olarak düşünülecek ise birbirine yakın olarak bulundurulmalıdır.


MÜZİKTE ARMONİ




Melodi
Melodi, üç düzlemde ele alınabilir. a. Belirli bir ifade veya fikir olarak birbiriyle ilişkili sesleri ritmik olarak organize eden ses veya söz dizisi, b. Arka arkaya notaların düzenlenmesi açısından müziğin yapısı, c. Bir kompozisyon eşliğinde eserin önde gelen hava’sı, d.teknik bir müzikal düşünce birliği. Türkçede tam karşılığı makamla söylediğimiz nağme. Melody ritmi ile ele alınmalıdır çünkü müzik için gerekli olan esas unsurlarlardır. Melodi, bir şarkının ana ayarını yapar ve bir dizi tek ton’lu notalar dizgesi oluşur, sol-sağ okunur ve müziğin yatay (horizontal) yönünü ortaya koyar. Notalar eşzamanlı olarak çalınır ve bu nedenle gösterimde dikey yazılır, çünkü uyum ‘dikey’dir. İki veya daha çok sayıda melodinin bir arada çalınması da sözkonusudur ki bu kontrpuan  (iki farklı melodi birbirine uyumlu hale getirilir) ile mümkün olur. bir müzik parçasının melodik hattında, melodi ile ilişkili süslemeler ekstra notalar bulunabilir. Melodi ile ilişkiyi “yüksek” ve “düşük” tutan ise perdedir, derecesi ve vibrasyonu ise ritimle birlikte müziğin işitsel niteliğini (örneğin,bpm) verir. Bir müzik parçasının melodik dokusal özellikleri polifonikveya monofonik çoksesli veya teksesli-  yapısını ortaya koyar. 1600’lü yıllardan bu yana polifonik uyum mod’lu müzik kabul görmüştür, Melodinin prensipleri sonsuzdur  ama kendi başına bir melodi monofoniktir. Melodi birçok bileşene sahiptir. Tek bir melodik hattı bir ölçekte konsantre etmesi mümkün olduğundan, uyum, uyak, ritim ve kompozisyon parçaları arasındaki mantıksal bağları kurar ve diğer unsurları hakimdir. Zengin bir müzik tüm bu unsurların tek bir ses olarak karmaşık bir melodi olarak verebilir.
Müziğin unsurları içinde adı üzerinde en fazla konuşulan unsur meledidir. Çünkü müziğin kendisini hatırlatmadığı durumlarda bile melodi kendisini hatırlatır. Bu nedenle melodinin hafızası vardır derler, hatta tatlı bir kokusu, bazen bir melodi müzik kadar güçlü olabilir. Bu melodinin bir ritmik hattın üzerinde olmasını sağlayan ise armonidir. Müzikte bir denge olduğunda armoni kulağa hoş gelir. Denge bazen kesintilerden veya eklemelerden sonra kalandır, eşit olarak bölünmemiş zamanı bir ayarda tutar ve esere bütünlük dokusu verir. Müziğin özünde iki ana elemanı vardır. Ses ve hareket. Ses ton, perde, melodi ve armoniyi içine alır. Hareket ise zaman, ölçü, tempo ve ritimden meydana gelir.
Ritim
Bir müzik parçasında notaların düzgün ve ardışık sırayla birbirini takip etmesi ritmi ele verir ve ritim müziğin temel elemanları içinde en sabit görevi olan unsurdur, ritmin olmazsa olmazı ise ‘periyodikliği’dir. Müziğin ritmik yapısı harmoni ve melodiden ayrı yapılanır ki, ritmin de kendi içindeki elementleri vardır. İlki, ritmin süresidir, bu süregiden akış içinde müziğin başlaması ve sonlanmasına ulaşır. İkincisi tempodur, ritmin zamanı içinde bölünmesi ritmin hızını belirler ve bu tempoyu ortaya çıkarır. Tempodaki herhangi bir değişiklik, eserin ritmik yapısını etkilemez, örneğin gevşek bir pasajda temponun gergin olması, kalabalık bir pasajda gevşek olması gerekebilir. Ritmin içindki rubato olarak adlandırılan terim ise, ‘bir pasajın büyük bir ritim özgürlüğü içinde çalınması ise icracının yorumu ile ortaya çıkan durumu anlatır. Üçüncüsü ölçüdür. Ölçü ve bar terimleri sık sık birbirinin yerine kullanılmaktadır ama ölçü, periyodik olarak diğerlerinden daha güçlü notayı düzenli aralıklarla ölçer ve ayırır, Vuruşların ölçü uzunluğu, kısa veya uzun olabilir. 2/4, 4/4, 4/8, zamanı ölçmek için gösterilen işaretlerdir. Nasıl ki bir şarkıyı hatırlamak istediğimizde mırıldandığımız şey melodidir, bunu sürekli hale getiren ve melodinin ana hattını oluşturan ritimdir ve bilinir ki ritim melodi olmadan varolabilir ama melodi ritim olmadan varolamaz.
Armoni
Bilinir ki şarkı akorlardan meydana gelir ve armoni akor kurallarına başvurarak seslerin nasıl birbirine uygun kullanılabileceklerini, nasıl bağlanacaklarını, taşıdığı değerleri ve görevleri üstlenir. Armonik müziğin kullanımına IX.yüzylın ortalarında rastlanır. XVI. yüzyılda ise bir piyano, akor için popüler bir yöntemden farklı bir tonda ölçeklendirilmiş ve saf tonlar olduğunu ortaya çıkan temel ölçekli (tonik) armoniler ile eşit tempered ölçekli (ortak kullanım ölçekli) armoniler birbirinden ayrı değerlendirilmişti. Melodik yapı müziğin ‘yatay’ yönüyle ilgilenirken armoni ‘dikey’ unsurlarıyla ilgilenir. Ayrı iki veya daha çok ses aynı anda çalındığında kendini hissettiren armonidir ve melodik hat birden fazla olduğunda müziğin aynı sahada uyum içinde ilerlemesi sağlar ve melodik kalıbın içindeki ayrı tınlayan bağımsız sesler arasındaki ilişkiyi düzenler. Armonik bir kalıp kolaylıkla akor haline dönüştürülebildiği gibi müziğin akışında, onu güzelleştiren, şarkıya estetik katan unusurdur, bu nedenle ayırt edilebilir niteliktedir fakat bu dinleyici tarafından işitilemez olmalıdır. Armonik akorların kendi içinde katmanları vardır. Majör (büyük üçlü) en temel armoniler birimidir, mutlu akor’ları, minör (küçük üçlü) ise hüzünlü akorları işaret eder. Günümüz çağdaş müziğinde, aralıklar yeniden bir fonksiyon kazandığından zaman zaman armoni fikrinden uzaklaşıldığı görülür. Bir parçanın armonik kalınbı ise akorların ne sıklıkta değişiklik gösterdiğine bağlıdır. Yani birbiri ardına gelen ve hemen hesap edilebilir olan titreşimler armonik, hesap edilemeyenler ise değildir.
Geçmişten bu yana insanlar doğadaki cazibenin ve mistik telkinin esasını bulmaya ve araştırmaya yönelmişlerdir. Çağlar boyunca duygu, sezgi ve düşünce ile sayısal oranların paralelliğini bulmaya çalışmıştı. Hayatın kendi oluşu içinde, bir dinamizm ve genel bir armoni yasası vardır. Armoni kimi zaman “aykırı sesleri” uyumlu hale getirmek için, kimi zamanda herhangi bir ton içindeki aynı seslerin farklı zamanda duyulması ile oluşan ahengi yaratmak için kullanılır. Bir şarkı akorlardan meydana gelir ve bu akorlar majör yada minör ton’dadır. Peki bir şarkıda her ikisi beraber kullanılamaz mı? Kullanılırsa, ‘uyum’ bunun neresindedir. Duyduğumuz her ses içinde başka sesler de barındırır. Bir tek nota veya ses duyduğunuzda sistematik olarak peşinden belli sesleri tekrarlar. Buna müzikte ‘doğuşkanlar’ denir. İlk duyulan sesin peşinden ondan çok daha az miktarda tınlamasıdır. Bu duyum  derinliği sağlarken beyin bunu sesin doygunluğu olarak algılar. Yani bir ses duyulduğunda peşinden başka sesler de duyulur. Bu doğuşkanlar tek bir koşulla duyulurlar. Onu çıkardan nesnedeki titreşen her neyse o an yanınızda titreşmelidir. (yani herhangi bir aktarım veya ortam değişikliğine uğramamış olması gerekir) örneğin bilgisayardan gelen sesler. Bunlar aktarım yaşadığı için doğuşkanlarını kaybederler. Bir sesin herhangi bir şekilde kaydı yapıldığında varolan tüm doğuşkanları kaydedemez kaldı ki seslerin üzerinde mastering işlemlerinin amacı da bu kaybolan hislerin ve sunileşen sesleri orijinaline yakınlaştırılma çabasıdır.
Tını
Sesler genellikle perde, ses yüksekliği ve ses kalitesi ile karakterize edilirler. Sesdeki “ton kalitesi” ise aynı sahadaki sesleri ayırt etmek için ses özelliklerini açıklar. Her sesin kendine özgü ton kalitesi vardır ve her ses kendine özgü bir tını verir. Aynı oktavda, aynı notayı (tonu) aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındakı temel fark ‘tını farkı’dır. İki ses arasındaki tını farkı da aynıdır. Tını aynı zamanda sesin frekansını ortaya çıkardığı gibi sesin yumuşaklık veya sertlik düzeyini de belirler. Sesin dinamik yapısı ile harmonik içeri tarafından belirlenen sesleri, bir gitartın akustik mi elektronik mi olduğunu ayırt eder. Müzik araçlarının verdiği sesleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan tını özelliği olduğu gibi, bir cismin titreşiminden çıkan sesi ile başka nitelikteki bir cismin aynı yükseklikte çıkan sesi arasındaki ayırt edici özelliklerini de kapsar. Örneğin çalınan aletin bir bas gitar veya bir lead gitar olduğunu gösteren tekil veya birden fazla akorun aynı yada farklı zamanlarda birlikte olmasını ortaya çıkaran tını’dır, ve tını çoğu kez seslerin notasyon hücumu ve müzik dinamikleri olarak ele alınır. Müzisyenler enstrüman veya komposizyon ile ses kontrolü yaparken tüm geçerli yazılı işaretlerin birarada olması gerektiğini bilirler. Ses tonu ise yüksek frekanslı (yüksek perdeden) sesler tiz, düşük frekanslı (düşük perdeden) sesler pes olarak nitelendirilir. Ses tonu bu anlamda genellikle perde ile birlikte kullanılır ve sık sık ses kalitesi anlamına gelir. Bir şarkıcı veya flüt çalan bir müzisyen mükemmel bir perdeden ses üretebilir, ama sesin  kalitesi düşükse, sonuçları donuk veya zayıf olacaktır.Bir şarkıcının ses tonu ve sesinin kalitesi diğer enstrümanlar veya seslerden kendini ayıran bir eşikte kullanıldığında  bu vokal sahanın özelliklerini de gösteriyor.

SANATSAL UYUM

Uyum Bütünü meydana getiren ilgili öğelerin/parçaların kendi aralarındaki iletişimi.  “Armoni, kompozisyondur.” Müzikten ödünç alı...